Balat’taki Rum Patrikhanesi, Ekümenik Patrik Bartholomeos’un başkanlığında 15 Ekim Cuma günü tüm kiliselerden temsilcilerin katıldığı anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Türkiye’deki kiliselerin önde gelenleri, Hıristiyan dünyasında önemli gelişmelere yol açması beklenen ‘Temel İlkeleriyle Hristiyanlık’ adlı kitabın tanıtımı için bir araya geldi.
Balat’taki Rum Patrikhanesi, Ekümenik Patrik Bartholomeos’un başkanlığında 15 Ekim Cuma günü tüm kiliselerden temsilcilerin katıldığı anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Türkiye’deki kiliselerin önde gelenleri, Hıristiyan dünyasında önemli gelişmelere yol açması beklenen ‘Temel İlkeleriyle Hristiyanlık’ adlı kitabın tanıtımı için bir araya geldi. Ülkedeki Katolik, Ermeni Apostolik, Rum Ortodoks, Süryani Ortodoks ve Protestan kiliselerinden temsilcilerin oluşturduğu 11 kişilik komisyonun çalışmalarıyla hazırlanan kitap, 1700 yıl sonra bir ilk olma niteliği taşıyor. 325 yılında İmparator Konstantin’in çağrısıyla toplanan İznik Konsili’nde ‘İman Bildirgesi’nin (Credo) kabul edilişinden bu yana, kiliseler ilk kez ortak bir metin üzerinde uzlaştı.
Etkinlikte, programın sunumunu eserin yayıncısı olan Kitab-ı Mukaddes Şirketi’nin yöneticisi Tamar Karasu yaptı. Genç yayıncının güleryüzlü tavrının, toplantıda söz alan diğer din adamlarının yaptığı konuşmalara da yansımasıyla, Patrikhane’nin salonuna etkinlik boyunca pozitif bir hava hâkim oldu. 95 sayfalık kitap, Hıristiyanlık hakkında sağlıklı bilgi edinmek isteyen herkesin başvurabileceği bir kaynak niteliği taşıyor. Komisyonda temsil edilen kiliselerin dinî liderlerinin kitabın basımına onay vermesi ve okunmasını tavsiye etmesi, kitabın önemini artırıyor. Kitap, Hıristiyanlık hakkında, Hıristiyanların dahi üzerinde mutabakata varamadığı ve anlamakta güçlük çektiği kavramları, akıcı ve herkesin anlayabileceği bir dille anlatıyor. Bu yönüyle, kitabın yayımlanması, tarihte birbirinden ayrı düşmüş kiliselerin evrensel, tek bir kilise olarak birleşme ideali olan ‘Ekümenizm’e hizmet eden önemli bir adım olarak görülüyor. Hıristiyan dünyası İstanbul’dan başlayan hareketle bu ideale bir adım daha yaklaştı.
Episkopos Sahak Maşalyan:
‘Bu birlikteliği devlete borçluyuz’
“Hayat gerçekten öngörülemeyen sürprizlerle dolu. Bu kitabı yazan komisyonun doğuşunu devlete borçluyuz” diyen Episkopos Sahak Maşalyan, yaptığı konuşmada, komisyonun kuruluşunu şöyle anlattı: “Yıl 2002. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma çabalarının büyük bir ivme kazandığı zamanlarda, ülkemize yöneltilen eleştirilerden biri de, okul kitaplarında gayrimüslimlere dair yanlı ve yanlış bilgilerin çokluğuydu. Millî Eğitim Bakanlığı, Ermeni okullarında görev yapan bazı öğretmenleri çağırıp destek istedi; din ve ahlak derslerinde Hıristiyanları ilgilendiren bölümlerin ve konuların yine Hıristiyanlar tarafından yazılmasını talep etti. Bu öğretmenlerin dinî bilgileri yeterli olmadığından, sayın Patrik Mesrop Mutafyan’a başvurdular. O da konuyu Ekümenik Patrik Bartholomeos Hazretleri’yle görüştü. Bunun, önemle üstünde durulması gereken bir konu olduğu kararına varıldı. Konu, tüm Kilise önderlerinin hazır bulunduğu bir toplantıda değerlendirildi ve ortak bir komisyon kurulmasına karar verildi. İstanbul’daki tüm temel kiliselerin temsil edildiği bu komisyon, İznik Metropoliti sayın Konstantin Harisiadis’in başkanlığında düzenli olarak toplandı ve ilgili tüm konulardaki görüşlerini raporlar halinde bildirdi. Bu çalışmalar etkisini gösterdi; okul kitaplarında Hıristiyanlık ve Hıristiyanlar hakkında bir nebze de olsa daha vicdanlı şeyler yazılmaya başladı. Bir yıllık çalışmanın ardından görevini tamamlayan komisyonun dağılması gerekiyordu ama dağılmadı.”
‘Kelime kelime irdelendi’
Maşalyan, kitaba ilişkin süreç hakkında ise şu bilgileri aktardı: “Elimizde, yazılmış ortak metinler vardı. Bu bize bir ilham verdi. Eğer bunları yazabiliyorsak, ortak inançlarımızı da bir kitap haline getirebilirdik. Ancak bu metinler farklı kişiler tarafından kaleme alınmıştı. Tek bir kitap haline gelebilmesi için ortak bir üslupla tek bir yazar tarafından yazılması gerekiyordu. Sorumluluk bana verildi. Belirlenen içerik doğrultusunda yazmaya başladım. Yazılanlar komisyonda cümle cümle, hatta kelime kelime ele alındı. İtirazlar ve öneriler doğrultusunda, her nokta tekrar tekrar yazıldı. 2003 yılında başlayan bu çalışma, benim Ermenistan’a gitmem nedeniyle, 2005-2011 yılları arasında durdu; komisyon çalışmalarına ara verdi. 2011’de tekrar toplanarak eksik bölümleri yazmaya devam ettik.”
Seçmeli Hıristiyanlık dersi
Komisyonun tekrar toplandığı dönemde devlet okullarında eğitim gören Hıristiyan çocuklar için ortaokul ve liselerde okutulacak ‘Seçmeli Hıristiyanlık Dersi’ için bir kitap ihtiyacı oluştuğunu kaydeden Maşalyan, komisyonun, önceliği bu kitabın yazılmasına verdiğini söyledi: “Kitap, yazımının tamamlanmasının ardından, okunması, eleştirilmesi ve önerilerde bulunulması için bütün ilgili kiliselere gönderildi ve yanıtlar beklendi. Tüm kiliseler önerilerini sundular. Komisyon, onların taleplerini dikkate alarak gereken düzeltmeleri yaptı. Bu konuda, değerli katkıları için, Ermeni Katolik Kilisesi’nin önderi Başepiskopos Profesör Dr. Levon Zekiyan’a, Bursa Metropoliti Prof. Dr. Elpidophuros Lambriniadis’e ve Teolog Dr. Ken Wist’e teşekkürü bir borç telakki ederim. Kendileri değerli önerileriyle bizi uğraştırdılar ama onların da katkılarıyla kitabımız daha bir olgunlaştı, daha bir yetkinleşti. Bu kitabın en muhteşem aşaması, aslında, kilise önderlerinin bu kitaba onay vermiş olmasıdır. O ilk sayfa ve oradaki Ortodoks, Katolik, Ermeni, Süryani ve Protestan kilise önderlerinin “Basımına onay veriyor ve okunmasını öneriyoruz” ibaresi, Kilise tarihini bilenler için bir mucizeyle eşdeğerdir. Gerçekten de, bu sayfa, kitabın simyasını değiştirerek, bizim bakırımızı altına çeviriyor. İki bin yıllık kilise tarihinde böyle bir sayfa bulamazsınız.”
İngilizceye çevrilecek
Episkopos, kitabın İngilizceye tercümesi için de bir alt komisyon oluşturulduğunu ve çalışmalara başlandığını açıkladı: “Bu kitabın asıl etkisi, inanıyoruz ki, yabancı dillere, özellikle İngilizceye tercüme edildikten sonra hissedilmeye başlayacak. İçinde yazanlardan ziyade, yazan ortak komisyon ve onay veren kilise önderleri dolayısıyla, etkisi katlanarak çoğalacak. Eski zamanlarda olduğu gibi yine Konstantinopolis’ten tüm Hıristiyan dünyasına güçlü bir esinti yayılacak ve tüm dünya, Meryem Ana’ya adanmış bu kentte Hıristiyanlığın yaşadığına ve hep yeniden tekrar ve tekrar yeşerdiğine bir kez daha tanık olacak.”
Kitabın ‘ekümenik’ ruhu
“Bu kitap ekümenik toplantılarda tekrarlanagelen, slogana dönüşmüş bir ilkenin, ilk kez bu çapta somutlaşması, ete ve kemiğe bürünmesidir. ‘Bizi birleştiren konular, ayıran noktalardan çok daha fazladır’ iddiasını biz kitaplaştırdık ve Hıristiyanlığın temel ilkelerinde kolaylıkla buluşabileceğimizi, anlaşabileceğimizi ve aynı imana hep birlikte ‘amin’ diyebileceğimizi kanıtladık. Bazen hiçbir yere gitmiyormuş gibi görünen ekümenik hareket için bir dönemeç niteliğinde olan bu kitap, yıllarca okunan birlik dualarının bir cevabı olarak algılanmalıdır. Bu kitabı teologlar yazmadı. Zaten bir teologlar komisyonu böyle bir kitap yazamazdı. Becerebilseydiler şimdiye kadar zaten becerirlerdi. Bu kitap, sağlam bir teoloji bilgisine sahip din öğretmenleri, katekistler ve kilisenin aktif çobanları tarafından yazıldı. Bu eser, ayrılığı değil birliği vurgulayan bir ruhun ürünüdür.”
Ortak iman zemini
Hıristiyan dünyasını parçalanmaya iten nedenleri beyaz bir sayfa üzerindeki siyah noktalara benzeten Maşalyan, bu kitabın o noktaları ortadan kaldırmasa da tüm kiliseleri ortak iman zemininde birleştirmeyi başardığını söyledi: “Katolik ve Ortodoks kiliselerinin iman esasları arasındaki o tek siyah nokta ‘filio que’ (ve Oğul’dan) ibaresindeki ‘que’dir. Doğu Ortodoks kiliseleri ile diğer kiliseler arasındaki siyah nokta ‘bir tabiat’ ifadesinin, bir mi yoksa iki mi olması gerektiğine dairdir. Reform kiliseleri ile diğer tarihi kiliseler arasındaki kara kedi ise ‘sola scriptura’ (sadece kutsal yazılar) ibaresindeki ‘sola’ kelimesidir. Bu komisyon teolojik kara noktaların varlığını inkâr etmedi ama imanımızda asıl yeri oluşturmadığına, bakışlarımızı ortak iman zeminine yoğunlaştırmamız gerektiğine inandı. Bu kitap vasıtasıyla, gür bir sesle tüm dünyaya şunu ilan ettik: ‘Bu kitapta anlatılan temel iman ilkelerini ve öğretilerini onaylayan her kiliseyi ve imanlıyı biz tereddütsüz Mesih İsa’daki kurtuluşa paydaş olarak görüyor ve bir ‘kardeş’ olarak algılıyoruz’.”
Patrik Bartholomeos:
‘Anadolu’da Hıristiyanlık hep vardı’
Kitabın Osmanlı döneminden bu yana, Ekümenik Patrikhane’nin onayıyla yayımlanan Türkçe iki kitaptan biri olduğunu söyleyen I. Bartholomeos, “Başka inançlara karşı da samimi sevgimizin kaynağını açıklayan bu eserin okurlara faydalı olmasını dilerim” dedi. Patrik, konuşmasında şu sözlere yer verdi: “İsa Mesih’in Tanrı’nın Sözü’nü vaazından kısa bir süre sonra bu ışık, öğrencileri tarafından, üzerinde yaşadığımız coğrafyaya ulaştırıldı. O günden bugüne Hıristiyanlık Anadolu’da hep var oldu. Bu topraklarda kökleri bu kadar derine inen Hıristiyanlık hakkında, ülkemizde yaşayan Müslüman kardeşlerimizi doğru bilgilendirmek bizlerin görevidir. Bunu bir misyon olarak değil, birlikte daha iyi yaşayabilmek adına önemli görmekteyiz. Anadolu’nun kadim kiliselerinden olan patrikhanemiz, Osmanlı döneminden itibaren yanlış anlamalardan kaçınmak amacıyla, hiçbir zaman, Müslüman kitlelere hitap eden, Hıristiyanlığı anlatacak bir eser yayımlamadı. Ancak 40-50 yıl önce, rahmetli Tarabya Metropoliti Yakovos ‘Nurlu Ufuklara Doğru’ başlıklı bir kitap yayımlamıştı. Osmanlı döneminde dinî cemaatler aynı devlet içinde ama birbirlerinden ayrı şekilde yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. Modern zamanlarda ise ilişkiler karmaşıklaşmış ve iç içe geçmiştir. İsmi ‘Temel İlkeleriyle Hıristiyanlık’ olan kitap tam olarak bu eksikliği birinci elden giderdiği için büyük önemi haizdir. İkinci değerli bulduğumuz husus, İsa Mesih’in bir olan kiliselerinin, bu birlikteliklerini ortak, temel bir eser vücuda getirme yoluyla ikrar etmiş olmalarıdır.”
Başepiskopos Ateşyan:
‘Patrik Bartholomeos ve II. Mesrob hazretlerine ne kadar teşekkür etsek azdır’
Konuşmasına “Ne iyi, ne güzeldir, birlik içinde kardeşçe yaşamak!” diyen Mezmur ayetiyle başlayan Başepiskopos Ateşyan ise şunları söyledi: “Mesih, imanlılarının birlikteliklerinden doğan çalışmalarının bir ürünü olan bu kitaba giden yolun, yıllar önce köşe taşlarını koyan Kadasetli Ekümenik Patrik Bartholomeos’a ve Ermeni Patriği II. Mesrob Mutafyan hazretlerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Onların bu birlikteliği bir ışık oldu ve bu ışık kardeş kiliseleri bir araya getirdi. Onlara rehber oldu ve günümüzde bu kitap vücuda geldi. Bu kitabın içeriğini değerli kılan ve gözardı edilmesi mümkün olmayan bir husus da, kardeş kiliseler arasında ayırıcı unsurlardan ziyade birleştirici unsurların varlığını ön plana çıkarmasıdır. Eminim ki Patrik II. Mesrob Hazretleri, birlikte varılan bu sonucu görmekten büyük mutluluk duyacaktı. Kardeş kiliselerin önderleri ve mensuplarının Patrik Hazretleri’nin sağlığı için duada bizlere paydaş olduğuna eminiz, ve bu paydaşlık bizlere güç veriyor.”
‘Theos’un tercümesinde ‘Allah’ mı ‘Tanrı’ mı ikilemi
Rum Patrikhanesi’ne bağlı Bursa Metropoliti Prof. Dr. Elpidophoros Lambriniadis, etkinlikte yaptığı konuşmada, Hıristiyanlığa ilişkin kavramların Türkçeye aktarılması sırasında karşılaşılan sorunlar hakkında şunları söyledi: “Bizim gibi kadim kiliseler, Türkçe lisanının teolojik eserlerde veya ritüel sahasında kullanılması konusunu hiç gündemine almamıştı. Hiçbir zaman, doğuştan Hıristiyan olmayanlar için bir eser kaleme alınmamıştı. Bu nedenle, bu eser bizler için bir ilk deneyim olmuştur.”
Lambrianidis, kitabın Müslümanlaştırılmış kitlelere de hitap etmesi gerektiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Terminoloji alanında en kritik nokta, ‘Theos’ kelimesinin Türkçede nasıl karşılanacağıydı. Basit bir okumayla müşahede edilecektir ki, Allah kelimesi yerine Tanrı kelimesi tercih edilmiştir. Tanrı kelimesi, birkaç istisna hariç, kitabın tamamına hâkimdir.
Bu tercih bir yönüyle, Kutsal Kitap’ın, Kitab-ı Mukaddes Şirketi tarafından yayımlanan ve dolaşımda olan baskısında söz konusu kelimenin hâkim olmasıyla açıklanabilir. Diğer taraftan, radikal İslamcılar, Allah kelimesinin Müslüman olmayanlarca kullanılmasını hoş karşılamamaktadırlar. Malezya örneğinde, bu kelimenin kullanımı, Müslüman olmayanlara, devlet tarafından, yasalarla yasaklanmıştır. Kelime olarak Allah, Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla Arapçadan Türkçeye girmiştir. Vurgulanması gerekir ki Arapçada ‘Theos’ kelimesinin karşılığı olarak, İslam’ın ‘Theos’u yani ‘Allah’ dışında başkaca kelime yoktur. Ancak Allah kelimesinin kökü Arapça değil İbranicedir. Diğer taraftan ‘Tanrı’ kelimesi de ‘Bir ve Gerçek olan’ ‘Allah’ dışında herhangi bir tanrısallık ifadesi için kullanılmıştır. Dolayısıyla Türk ve İslam vicdanında, ‘Tanrı’ kelimesini kullandığımızda, Bir ve Gerçek olan ‘Allah’ ile alakası olmayan bir tanrısallıktan bahseder oluruz. Bu görüşlere rağmen ortak komisyon ‘Tanrı’ kelimesinde karar kıldı.”