‘Ester’ aslında bir takma isimmiş. Haham amcası, saraya yolladığı yeğeni Adasa’yı tembihlemiş: “Aman kızım, sakın Yahudi olduğunu belli etme!” Adasa, bu uyarıyı ciddiye almış ve sarayda Ester ismiyle var olmuş. Sonra, Kraliçe Ester, amcasının ve Yahudilerin öldürülmesine engel olmuş ve bu yüzden ismi bir kitaba verilmiş. Ester Asa ile 'Ester'in Kitabı' ve Türkiye'de Ester olmak üzerine söyleştik.
*‘Ester’ ne demek?
‘Gizli’ anlamını taşıyor. Ester’in adı, Purim’in (bir Yahudi bayramı) hikâyesinden geliyor. Ester, Pers Krallığı’ndaki hahamların ve Yahudilerin başı olan Mordehay’ın yeğeni. Asıl adı Ester değil, Adasa’ydı. ‘Adasa’, mersin ağacı demek. Adasa saraya girince, Mordehay onun adını Ester olarak değiştirdi, çünkü Yahudi olduğunun bilinmesini istemedi.
*Hangi saraya, nasıl, ne zaman girdi?
Milattan önce 350 civarında, Pers Kralı Ahaşveroş’un sarayına girdi. Ahaşveroş o zamanın Habeşistan’ında, 127 tane eyalete hâkimdi. Yahudilerin de bir kısmı, onun hâkimiyeti altındaki bu büyük bölgede yaşıyordu, çünkü I. Bet-Amikdaş yıkılmıştı, oradan sürülmüşlerdi. Bir gün, Kral Ahaşveroş bir ziyafet veriyor ve karısına “Dans et” diyor. Karısı dans etmek istemiyor. Kral, karısı herkesin önünde ona karşı geldiği için çok kızıp onu öldürtüyor. Sonra Kral’a yeni bir kraliçe arıyorlar. Güzellik yarışması yapılıyor. Bekâr kızlar evlerden toplanıyor. Ester’i de, amcası Mordehay’ın yanından alıp, zorla götürüyorlar. Herkes Kral’ın önünden geçiyor. Kral kimseyi beğenmiyor, Ester’i beğeniyor ve kraliçe olarak onu alıyor. Amcası, Adasa’ya diyor ki “Yahudi olduğunu sakın söyleme.” O da kimliğini saklamak için kendine ‘Ester’ diyor. Ester, Perslerin lisanında ‘yıldız’ demek. İbranicede ise gizli, gizemli anlamındaki ‘astar’dan geliyor. Bu hikâyede de Yahudiliğini sakladığı için gizlilik var. Bütün bunlar ‘Megilat Ester’de (Ester’in Kitabı) anlatılıyor.
*Bu kitabı kim yazıyor?
Mordehay. ‘Megilat Ester’, Purim’in hikâyesidir. Bütün hikâye, her şey bittikten sonra, Mordehay tarafından kaleme almıştır. Bir tarihçi gibi, tüm olanları başından sonuna kadar anlatmıştır.
*Hikâyenin sonunda Ester gerçek adını ve kimliğini açıklıyor mu?
Evet. Yahudiler yok edilmek üzereyken Ester devreye giriyor. Kral Ahaşveroş, ülkesindeki tüm Yahudileri yok etmek için ferman çıkarmıştır. Buna, herkesin kendisinin önünde eğilmesini isteyen vezir Aman sebep olmuştur. Mordehay onun önünde eğilmezdi. O da Mordehay’ı öldürmek ve Yahudileri yok etmek istiyordu. Ester bunu öğrendiğinde, halkı kurtarmak için bir plan yapıyor. Halka diyor ki, “Gidin, üç gün oruç tutun, ben Kral’la konuşacağım.” Kralla konuşmak hiç kolay değil, her istediğinde onun karşısına çıkamıyor. Ester, Kral’la konuşabilmek için bir ziyafet düzenliyor ve aslında kendini riske atıyor. Kral anlarsa veya canı onunla konuşmak istemezse, kendisini öldürtebilir ama Ester bu riski alıyor, ziyafette Kral’a Aman’ın planını anlatıp “Aman, benim halkımı öldürmek istiyor” diyor. Böylece Yahudi olduğunu söylemiş oluyor. O güne dek bunu söylememiş fakat sarayda daima bir Yahudi olarak kalmayı başarmış. Bayramını da yapıyor, Şabat’ı da kutluyor ama hiçbir zaman kendini göstermiyor. Bu konuşmasıyla Yahudiler kurtuluyor; onun çabasıyla olaylar tersine dönüyor ve Aman öldürülüyor. Sonucunda Purim yani Yahudilerin kurtuluşu kutlanıyor. Bazı mucizeler böyledir, açık değildir, kapalıdır. Doğal gibi görünür, onun bir mucize olduğunu o sırada anlamazsın. Biz mucizeleri en çok Pesah bayramı sırasında anarız, okuruz. Mesela Kızıldeniz’in yarılması, çok açık bir mucize, fakat Purim’deki olay böyle değil. Olağanüstü bir durum yok ortada ama bu kadar mı tesadüf olur, bütün olay böyle tersine mi döner... Hayatta da böyle, bir sürü mucize oluyor ama onu öyle nitelendirmiyoruz. Mesela bir çocuğun doğumu da mucize ama bize olağan geliyor. Ester’in hikâyesindeki mucize ile, Tanrı’nın gizli olduğunu görüyoruz. Purim kutlamalarında bu sebeple maske takılıyor, farkı kıyafetler giyiliyor. Gizem hatırlanıyor. Hem her şeyin göründüğü gibi olmadığı, hem de Tanrı’nın gizli ve gizemli olduğu hatırlanıyor. Bu hatırlama esnasında ‘Megilat Ester’e bakmak da anlamlı, çünkü orada hiçbir şekilde Tanrı’nın adı geçmiyor. Tanrı gizli ama mucizesi biliniyor.
*Ester, geçmişte gizliliğe dair, Yahudiliği saklamak için kullanılan bir isimken bugün Yahudiliği sembolize ediyor...
Evet. Bu hikâyeyi bilen insanlar Yahudi olduğumu anlıyorlar. Fakat bugün Avrupa’da Yahudi olmayanlar da Ester adını kullanıyorlar. Dünyanın her yerinde bilinen bir isim, bu açıdan rahat.
*Türkiye’de de biliniyor mu? İstanbul’da Ester adını kullanmak nasıl bir durum?
İsmim zor anlaşılıyor. ‘R’ ile mi bitiyor, ‘l’ ile mi, anlaşılmıyor, karıştırılıyor. Hep yanlış yazılıyor. Hep kodluyorum. “Ne güzel isim” diyen çok oluyor. “Anlamı nedir? Nereden geliyor?” diyorlar. Farklı isimler dikkat çekiyor. Sordukları zaman, ismimin neden Ester olduğunu söylüyorum. Nedenini anlatmak beni rahatsız etmiyor. Ben hiçbir zaman kimliğimi saklamadım, saklamak zorunda hissetmedim. İsmim, kimliğimin bir parçasıdır. Mutluyuz biz isimlerimizle.
*Çocuklarınız için nasıl isimler seçtiniz?
Anlamı olan isimler seçtik. Türkiye’deki Sefarad geleneğine göre ilk çocuğa babanın annesi veya babasının, ikinci çocuğa ise annenin annesi veya babasının ismi verilir. Ben hem babaannemin, hem de anneannemin ismini taşıyorum. Çifte kavrulmuş Ester’im yani. Oğluma dedesinin ismini koyamadık, çünkü İsrael’di; burada bu ismi koymak istemedik. İbranicede ‘kurtaracak’ anlamına gelen İgal ismini koyduk. Kızımın adı ise Ronit. Kayınvalidemin adı Rozi, fakat eltimin adı da Rozi. Ailede çok fazla Rozi olduğu için kızımızın ismi farklı olsun istedik. İbranicede ‘ron’ neşe demek; ‘ronit’ ise neşecik, küçük neşe. Bu isimler bize iyi hissettirdi kendimizi.
*İsim nasıl hislere sebep olur, ne gibi çağrışımlar yapar?
İsmin önemi büyük. Bir kere, özelliklerini taşımanın istendiği kişinin ismi verilebiliyor insana. Mesela Avraham ismi, Avraham’ın özelliklerini taşıyasın diye verilir. O yüzden birine koyduğun isim çok önemli, çünkü ona isminin enerjisini de aktarıyorsun. Özellikleri iyi olmayan, iyi olarak tanınmayan, kötü karakterli birinin ismini çocuğuna vermezsin, veremezsin.
*Siz Mordehay’ın yeğeni Kraliçe Ester’in özelliklerini taşıyor musunuz?
Purim haftası geldiğinde “Ben Ester’im, Kraliçe Ester’im” havasına girerim. Takılırım bizimkilere, “Bana iyi davranın, sayemde kurtuldunuz” diye. Güzel bir duygu. Yaşamış ve önemli birinin ismini taşımak güzel.
*Ester, Yahudi tarihi bakımından önemli bir kadın. ‘Yahudi kadını’ nasıl biridir, mizahta da sık kullanılan ‘Yahudi anne’ nasıl bir figürdür?
Tanımlamamak lazım ama Yahudi kadınların bazı ortak özellikleri var bence. ‘Yahudi kadını’ deyince; genetik kodlamaları almış ve bunun sorumluluğunu bilen, bu sorumlulukla bunu aktarmaya çalışan bir rol modelini düşünüyorum ben. Bu Tevrat’tan da gelen bir şey, kadın figürü çok önemli. Aileyi toparlayan, çocuklarına kimliği aktaran, evi yaşatan, kadın. Kadın, her şeyin merkezi. Yüzyıllardır süren bir aktarımla, her şeye adapte olabilen biri. Modern hayatta da bunu görüyoruz; her şeye, her yeni koşula adapte oluyorlar ama kimliklerinden vazgeçmiyorlar, geleneklerini de sürdürüyorlar. Yahudi anne tiplemesine baktığında dominant bir karakter görüyorsun. Baba varsa da, çocuklar hakkında muhakkak anne karar verir; çocuğunu nasıl eğiteceği, onu nasıl yönlendireceği... Bazen bunun böyle olduğu görülmez ama böyledir. Üstelik bu her yerde böyledir, Aşkenazlarda da ‘Yiddish mamma’ vardır. Daima takip eder, kontrol eder. Müdahalecidir. Tevrat’ta dört annemiz var: Sara, Rivka, Rahel ve Lea. Onlar da böyleler. Çocuklarının hayatlarındaki yönlendirmeler çok önemli ve belirleyici. Olayları çeviren hep kadınlar, anneler, ve bu yönleriyle övülüyorlar. Şabat’ta kadına bu yüzden de övgü sözleri söyleniyor.