KARİN KARAKAŞLI

Karin Karakaşlı

ÜVERCİNKA

Bir terliksinin hissettirdikleri

Bazen bir şey adıyla gelir. Yani, o şeyin tipine, görünümüne baktığında göz kırpımlık bir an içinde bir şeyler hissedersin. Ve kendini ona seslenirken bulursun. Benim terliksiyle maceram işte tam olarak böyle başladı.

Bahsi geçen şey denizin üzerindeydi, ben de iskelede. Önce hiç üzerime alınmadım çünkü ben vapur bekliyordum. Ve fakat terliksi gelip de ön taraftan, çizgi filmlerdeki canavar gibi koca ağzını açınca, karşımda son model vapur tasarımının durduğunu anlamış bulundum. Bu aydınlanma ânı da duygularımda bir değişikliğe yol açmadı. O vapur değil, bir terliksiydi işte.

Nasıl başarıldığı ayrı bir inceleme konusudur ama bu garip araç içerisinde deniz, fersah fersah uzağında. Hadi, içeriyi arka arkaya dizili koltuk, klima, televizyon düzeniyle o deniz otobüsleri ve bir üst model olarak uçak kisvesinde tasarladın; peki ya dışarıyı hayata nasıl bu kadar mesafeli kılabildin. Canhıraş bir şekilde fırladığım dışarda da her şey basık, köşeli ve buz gibi. Deniz ufukta bir arka plan sadece. Tıpkı içerinin de sadece steril oluşu gibi. Tatsız, kokusuz, duygusuz.

Oysa ben o emektar vapurların yan açığında büyümüşüm. Açıktan geçen koca şilepler deli dalgalar yarattıkça, bacaklarını uzattığın demirlerin arasında su gelir bulur seni. Dalganın köpüksü zerresi yanağına konar. Saçların deli gibi karışır rüzgârda.

Vapur, özgürlüğümdür. Dilersem karşılıklı sıralarda oturan vapurdaşlarımla sohbet edebilirim. Canım insan çekmezse, denizle söyleşirim sadece. Vapurdaki jeostratejik konumumu değiştirdiğim oranda, yaşayacaklarım da farklılaşır. Vapurda hiçbir yolculuk bir öncekine benzemez. Ve karada insanlar araçların içinde adeta tutsaklık yaşarken, vapurla işe gidip gelmek, paylaşmaktan utanılacak denli kocaman bir lükstür.

Ama her masalda canavarların sahneye çıkış ânı var. Kentsel dönüşüm adlı silindir, mahalleleri ve farklı hayatları, eski zamanları yerle bir ederken elbet suyun üzerindeki hayatın bundan nasibini almaması düşünülemezdi. Bu sinsi gidişatı ilk o vapurun bütün açık kısımlarında sigara içmek yasaklandığında anlamıştım. Hiç değilse bir kısmı eski düzende kalabilirdi ama hayır, her Allahın günü akıl sağlığımızla oynayan, insanlık dışı çalışma ve yaşama koşullarına mahkûm eden devlet, bir kez vatandaşını doğru yola yönlendirmeye ant içmişti. Zaten Devlet Baba tabiri kadar devletin vatandaşlık anlayışının ataerkil tahakkümden başka bir şey olmadığını ele veren bir şey var mı? Onun nezdinde makbul olan belli, geri kalanı da düzene tehdittir. Ve her şey kalıplara, istatistiki rakamlara dökülebilir. Onun tarafından belirlenen sistemde yeri olmayanların da katli vaciptir.

Gerçekte ise durum farklıdır, çünkü hayat sınıflandırmaya ve genellemeye gelmez. Aslında o, herkesin istisnasıdır. Tekrar konu öznemize dönecek olursak misal, vapurda sigaranın yarısını rüzgârla paylaşırsın. Hiçbir yerde o sigara belli bardak çaya bu kadar yakışmaz. Havada hafif bir tost yağı kokusu olur. Kışın kaloriferin yanına pencere kenarına tüner, sanki gezgin bir evde, sular üzerinde bir karavandaymış gibi hissedersin. Tek kelimeyle kendini her zerrenle yaşıyor hissedersin.

Hayat tutkudur. Her bir anın hakkını ister bizden. Vapur tutkuya yaraşır, terliksi ise sıkıntıya. İhtimal ki terliksi işlevsel, şu kadar dakikada bu kadar yolcu taşıyabiliyor. Ama bütün bunlar onu benim nezdimde hayat içerisinde meşru kılmıyor zira hayat saçmayı, kirliyi, keyifliyi de içerir. Hayat çelişkidir, mutluluktan ağlamayı da öfkeden kudurmayı da, deli gibi çalışmayı da bir köşede mayışmayı da kapsar. İşte vapur insanın bu rengarenk, çokkatmanlı doğasına denk gelir, terliksi ise sadece bütün aşırılıklardan arındırılmış pirüpak bir ihtimaldir.

Çelişkilerin usta anlatıcısı Cemal Süreya, 8.10 Vapuru şiirinde sevgiliyi vapurun çağrıştırdıkları içinde duyumsar.

Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun

Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Vapur tehlikelidir. Bize sesimizi geri verir. Kalbimizin en dibinde saklı olanı haykırtır. Terliksi ise uyuşturur çünkü o dolap beygiri rutininin aracıdır, biteviye gider gelir.

Vapura şiir, şarkı yazılır. Terliksinin ilham edebileceği hiçbir şey yoktur. İşte bütün bunlar yüzünden terliksi vapurun modern, konforlu ve kullanışlı bir versiyonu değil, muhafazakâr politikaların medarı iftiharıdır. Bana sadece neye karşı mücadele etmem gerektiğini hatırlatır.