Kilikya, mülklerini geri istiyor

Ermeni Apostolik Kilisesi’nin ikinci büyük merkezi olan Lübnan Antilyas’taki Kilikya Gatoğigosluğu, Sis’teki (Kozan) mülklerin iadesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaptı. Gatoğigosluk, tespit edilen mülklerin iadesini, tespit edilememesi halinde ise 100 Milyon TL tazminat ödenmesini istedi. Davayla birlikte ilk kez bir mülk gaspı Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış oldu.

Kilikya Gatoğigosluğu, 1915 Ermeni soykırımına kadar Adana çevresinde varlığını sürdürmüş, manastırı, kilisesi ve çok sayıda gayrimenkulü olan bir dini kurum. Soykırımın ardından Türkiye’den Lübnan’a taşınmak zorunda kalan Gatoğigosluk, 1918’de mülklerini resmi olarak Osmanlı Hükümeti’nden geri aldı.  Ancak gayrimenkulleri bir daha kullanamadı. Gatoğigosluk, mülklerinin iadesi için Anayasa Mahkemesi’ne dava açtı. Başvuru reddedilirse dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınacak.

Kilikya Gatoğigosluğu adına Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruda, Gatoğigosluğun tüzel kişiliğinin Türkiye Cumhuriyeti’nde devam ettiği, aralarında manastırın da olduğu söz konusu mülklerin ihyasının mümkün olmadığı, Kozan  Tapu Kadastro Mahkemesi’nde eski kayıtlara ulaşılamadığı, etkili bir hukuki süreç yürütmenin mümkün olmadığına dikkat çekilerek davanın Anayasa Mahkemesi’ne taşındığı vurgulandı.

Tüzel kişilik devam ediyor  

Başvuruda Kilikya Gatoğigosluğu’nun, 1915 Ermeni soykırımına kadar, yaklaşık 700 yıl boyunca, Saint Sophia Manastırı’nı  merkez alarak, özel bir hukuki kişiliği taşıyarak hukuken temsil edildiği belirtildi. Başvuruda, 1912’ de yayınlanan resmi listelerde ve diğer belgelerde manastırın sahibinin Gatoğigosluk olduğunun açıkça belirtildiğine dikkat çekildi.

Dava dilekçesinde, 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğu yetkilileri tarafından Gatoğigosluğun mülklerinin iade edilmesiyle varlığının açıkça teyit edildiği ve  hukuki varlığının hiçbir zaman sona erdirilmediği vurgulandı.

İhlaller

Dava dilekçesinde, Lozan Antlaşması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlal edildiği vurgulandı.

Dilekçede ihlaller şöyle sıralandı;

*Türkiye Cumhuriyeti’ndeki mevcut yasalara göre hukuki kişiliğini korumaya devam eden Kilikya Ermeni Gatoğigosluğu , Lozan Antlaşması’nın hükümlerine göre de, manastırın hukuken maliki olmaya devam etmektedir. Özellikle Ermeni kimliğinden dolayı bu hakkından mahrum etmeye yönelik çıkarılmış bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kanunları, tüzükleri ve resmi girişimleri, Lozan Antlaşmasının 37. Maddesinde Müslüman olmayan azınlıklara tanınan “temel haklar”ın uluslararası hukuka göre ihlali anlamına gelecektir.

*Mülkiyet hakkının yadsınması, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın uluslararası antlaşmaları düzenleyen 90. Maddesi; mülkiyet hakkını düzenleyen 35.maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 no’lu Protokolünün 1. maddesine tamamen aykırı olacaktır.”

Emval-i Metruke geri verilmeyi öngörür

Dava dilekçesinde, Ermenilerin mülklerine el konulmasını sağlayan Emval-i Metruke Kanununa da dikkat çekildi. “1915 yılında Ermeniler tarafından bırakılan mallar üzerinde tasarrufta bulunmak, çıkarılan Emval-i Metruke kanunlarıyla hem Osmanlı, hem de Cumhuriyet döneminde yasaklanmış olsa da, yine bu mevzuat, söz konusu malların veya bedellerinin Ermenilere geri verilmesini öngörmekteydi.

Emval-i Metruke mevzuatında, Ermenilerin malları üzerindeki mülkiyet haklarını tamamen kaybettiklerine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle hukuken mallarını geri alma hakları her an için mevcuttur.”

Ermenilerin dönmesi engellenmiştir

Dava dilekçesinde, mülkiyet hakkının ihlal edilmesinin devam eden bir ihlaller zinciri olduğu belirtilerek, yasal düzenlemeler ve filli engellerle Ermenilerin ülkeye dönmelerinin engellendiği, Tapu Genel Müdürlüğü’nün Ermenilerin gayrimenkulleri hakkında bilgi almasını yasaklayan genelgeler çıkarttığı belirtildi.

Kozan Tapu Kadastro Müdürlüğü’nden  mülklere dair bilgi istendiği ancak bu dilekçenin reddedildiği de kaydedildi.

Açılan davada, üniversitelerden seçilecek bir bilirkişi heyetinin mülklerin sınırlarını tespit etmesi, ilgili belgelerin Tapu Kadastro Müdürlüğü’nden istenmesi, tespit edilen gayri menkullerin tescil edilmesi, edilememesi halinde ise 100 milyon TL tazminat ödenmesi talep edildi. 

Prof. Dr. Elçin Macar: Tarihsel bir haktır 

Bu davanın simgesel bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Tarihsel bir hak. Mülkiyet meselesi ikiye ayrılabilir. Bireysel bir mülkiyet meselesi var ki bu çok çetrefilli, herhalde Türkiye’de hükümetlerin korktuğu mesele bu. Bir de kilise mülkleri var. Sonuçta hem bir dini kurum mülkiyeti olması açısından, hem de ortak bir mülkiyet olmasından kaynaklı bir durum var. 

Anayasa Mahkemesi, ya kabul edecek ya reddedecek. Reddedilirse tahmin ediyorum ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi süreci başlayacak. Burada siyasi bir karar alınacak sonuçta. Benim umudum, sembolik olarak bir iyi niyet göstergesi olarak görülsün. Başbakan Ahmet Davutoğlu, gerek Dışişleri Bakanı olduğu dönemde gerekse de başbakan olduktan sonra, özellikle merkezleri eskiden Türkiye’de olan ve şimdi yurtdışına gitmiş olan dini kurumlara örneğin Süryani ve Asurilere Türkiye’ye dönün çağrısı yapmıştı. Dolayısıyla, o çağrıları da hatırlatarak Başbakan Davutoğlu’nun bu meseleye sıcak bakması gerektiğini düşünüyorum. 




Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.