34. İstanbul Film Festivali'nde gösterilecek ‘Homo Politicus’ filminin yönetmeni Hacı Orman, “bir hümanistle bir militaristin, bir teologla bir askerin, bir iktidarla bir çaresizin çatışmasını” gösteren filmi anlattı.
4 Nisan'da başlayan 34. İstanbul Film Festivali'nin bu yıla özel olarak hazırladığı bölümlerden biri ‘Yüz Yıllık Acı’ başlığını taşıyor. Fethiye Çetin’in “O günler gitsin, bir daha geri gelmesin” sözüne atıfta bulunan ve 1915’in 100. yılına ayrılan bu bölümde iki film gösterilecek. Bunlardan biri, 20 Mart tarihli sayımızda yer alan ‘Sessizliğin Mirası’, diğeri ise ‘Homo Politicus’. Film, ‘Ermenilerin dostu’ Johannes Lepsius’un, 1915 yılında, Ermenilerin kurtuluşu için Enver Paşa’yla yaptığı görüşmeyi anlatıyor. Kimin galip geleceğini baştan bildiğimiz bu satranç mücadelesinde, Lepsius, Enver Paşa’dan çaresizce Ermenilerin yok edilmesi için verilen talimatların geri alınmasını rica ederken, bir ‘politik hayvan’ olan Enver Paşa, sahip olduğu iktidardan, zamanın ruhundan ve gelecek tasavvurundan güç alarak, afili aforizmalar eşliğinde, bu ricayı kibarca reddediyor. Yönetmen Hacı Orman’la, “bir hümanistle bir militaristin, bir teologla bir askerin, bir iktidarla bir çaresizin çatışmasını” gösteren filmini konuştuk.
Uzun metrajlı bir filmin ön hazırlığı olarak, bu filmin içinden bir epizot olarak çekilen ‘Homo Politicus’, tek mekânda geçen, 25 dakikalık bir film. Bu 25 dakika, 1915 yılında, Enver Paşa’nın İstanbul’daki karargâhında teolog ve şarkiyatçı Johannes Lepsius’a ayırdığı tarihi görüşmeyi tasvir ediyor. 1915 yılında, Zeytun’daki direnişin bittiği, sürgünün başladığı bir zamandayız. 1894-96 Ermeni Katliamı’na bizzat tanıklık eden Lepsius, tehcirin aslında bir tehcir olmadığı haberini alır almaz İstanbul’a gelip Enver Paşa’nın huzuruna çıkar, Ermenilere kurtuluş sağlayacak emri vermesi için ona yalvarır. Enver Paşa en nihayetinde Lepsius’a bu özel ilgisinin sebebini sorar. “Abdülhamit dönemini çok iyi hatırlıyorum. Sadece kadın ve çocuklardan oluşan Ermeni sürgün kafileleri gördüm. Sütten kesilen kadınlar tanıdım” der Lepsius. “Üstünde başkasının cesediyle uyanan çocuklar gördüm” dediği sahnede, Enver Paşa yutkunur. Enver Paşa gerçekten yutkunmuş mudur bilemiyoruz, fakat kurmaca bir belgesel olan ‘Homo Politicus’un diyaloglarının ve mekânının dayandığı kaynakların başında, Lepsius’un Enver Paşa’yla yaptığı bu tarihsel görüşmenin ardından gizlice yayımladığı rapor var. Yönetmen, Talat Paşa’nın anılarından ve Enver Paşa’nın mektuplarından da yararlanmış. Tamamı Almanca çekilen filmde Johannes Lepsius rolünde Almanyalı oyuncu Peter von Strombeck, Enver Paşa rolünde ise Almanyalı Türk oyuncu Mehmet Yılmaz var.
Türk Devleti’nin başladığı yer
Hacı Orman’ın, ilk filmi olan ‘Homo Politicus’u yapma fikrinin oluşması 10 yıl öncesine, yayıncılık yaptığı yıllara dayanıyor: “ ‘Sanat ve Hayat’ dergisini yönetirken, Ragıp Zarakolu’yla birlikte, Ermeni Soykırımı’nın 90. yılı vesilesiyle bazı kitaplar hazırlamıştık. Bu belgelerle o zaman karşılaştım. Ermeni Soykırımı özellikle ilgilendiğim bir konuydu. Bilhassa tehcir yollarında söylenmiş ağıtlarla ilgili folklorik bir derleme yapmaya çalışıyorduk. Sonraları politik sinema yapmaya heves ettiğimde Türk Devleti’nin başladığı yerden işe koyulmak istedim. Çünkü Ermeni Soykırımı bugünkü devlet yapısının, resmî ideolojinin temellerinin atıldığı yer.”
Lepsius’un raporlarından faydalanılarak hazırlanan film Ermeni Soykırımı’na dair bir belge niteliği taşısa da, soykırım yapıldığını kanıtlamak gibi bir gaye taşımıyor. Ermeni Soykırımı, bu filmde, Hacı Orman’ın “politikanın ihtirasla kesiştiği noktaların ne gibi tahribatlara” yol açtığını göstermek için kullandığı bir araç.
Nazik Enver Paşa
Filmde, galibin baştan belli olduğu bir satranç mücadelesi izliyoruz. Lepsius’un çırpınışlarına karşılık, Enver Paşa’nın ‘davası’nda kararlı olduğunu belli eden bakışları ve özgüvenle sunduğu argümanları da, tarihsel gerçekliğin yanında, galibin kim olacağını belli ediyor. Enver Paşa’nın 25 dakika boyunca, Lepsius’a soğukkanlılık, savaş veya politika üzerine ürettiği aforizmalarla karşı çıkması, filmin en tüyler ürperten kısmı. Orman’a karakter analizlerini neye göre yaptığını soruyorum. Şöyle açıklıyor: “Tarihi gerçekliğe baktığımız zaman, Enver’in öyle kaba saba bir tavrı olmadığını görüyoruz. Gerçekten soğukkanlı, kurnaz, kibar, yumuşak dilli biri. Talat Paşa gibi köpüren, bağıran çağıran bir adam değil. Dehşet verici bir oyalama diplomasisi uyguluyor sürekli. Eşiyle olan ilişkilerindeki aşırı duygusallığının aksine, bütün siyasi muhataplarına aynı soğukkanlılıkla davranıyor.” Enver Paşa’nın özgüveninin, megalomanlığından kaynaklandığını anlatıyor Orman: “İhtiraslarına gerçekten güveniyor. Panislamizme, Pantürkizme inanıyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan kesinlikle galip çıkacağını düşünüyor. Odasında Napolyon’un, Bismarck’ın fotoğrafları var, kendini onlarla kıyaslıyor.”
Peki ya Lepsius’un çırpınışları, Enver Paşa karşısında boyun eğişi? “Lepsius bir hümanist, teolog ve Ermenilerin dostu. Abdülhamit’in katliamlarına tanıklık etmiş, hatta Osmanlı’dan sürgün edilmiş. Jön Türklerin başa geçmesiyle dönebilmiş ülkeye. O dönemde Avrupa, olayları dehşet verici bir sessizlikle takip ediyor. Bu bakımdan, Lepsius’un çırpınışı çok bireysel. Herhangi bir devletin veya toplumun sağduyusunu temsil etmiyor, çünkü böyle bir şey zaten yok.”
“Bunu yaparsanız tarih yazarsınız”
Lepsius, Enver Paşa’dan sevkiyatları durdurmasını, en azından kendisinin bu sevkiyatlar esnasında orada bulunmasına izin vermesini istediğinde, onu ikna etmek için şöyle der: “İnanın, iki yıl içinde bana minnettar olacaksınız.” Lepsius, soykırımın yapılmaması durumunda Enver Paşa’nın tarih yazacağının altını çizse de sonuç değişmez. Enver’in kalbini yumuşatamamanın üzüntüsüyle, dağılmış halde Paşa’nın yanından ayrılır Lepsius.
12, 16 ve 17 Nisan’da İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek olan ‘Homo Politicus’un, başta Diyarbakır olmak üzere, Türkiye’nin çeşitli illerinde seyirciyle buluşturulması planlanıyor. Film, Türkiye-Ermenistan Sinema Platformu ve Yerevan Uluslararası Altın Kayısı Film Festivali’nin 100. yıl için oluşturduğu, Avrupa’da çeşitli festivallerde ve platformlarda 2015 boyunca gösterilecek olan seçkide de yer alacak.