Dünyanın farklı yerlerinden, yaşamın imkânsızlıklarından Avrupa’ya kaçarak kurtulmayı uman, fakat Akdeniz’i geçemeyerek boğulan göçmenlere ithaf edilmiş bir yerleştirme var SALT Galata’da.
Ufak sallarla denizleri aşmaya çalışan çaresiz insanların öyküsü, Danimarkalı sanatçı Nikolaj Bendix Skyum Larsen’in çalışmalarına konu oluyor. Yaklaşık 10 yıldır farklı coğrafyalarda göç meselesi ve göçmenlerin karşılaştığı tehlikelere odaklanan, bu konuları kimi zaman yerleştirme, kimi zaman belgesel film niteliğindeki işleriyle ele alan sanatçı, bu kez yüzünü Akdeniz’e çeviriyor. Sanatçının, temellerini Güney İtalya kıyılarında attığı ‘Düşlerin Sonu’ adlı projesinin hikâyesi ilginç.
Larsen, Akdeniz’i geçmeye çalışırken hayatını kaybeden göçmenlere ithaf ettiği projesinde, ceset torbalarını andıran 48 heykel üretip bir sala bağlar. Heykelleri, üzerleri sualtı organizmalarıyla kaplanana kadar denizde bırakmayı ve en sonunda bunlarla bir yerleştirme yapmayı planlar. Fakat aniden kopan bir fırtına salı parçalar, heykeller etrafa saçılır. Kimi kumsallara dağılır, kimi denizin derinliklerine gömülür. Çaresiz kalan ve işinin yok olduğunu düşünen sanatçı, bir süre sonra, bu doğal yıkımın tam da göçmenlerin yaşadığı felaketlere işaret ettiğinin farkına varır. Büyük umutlarla ve düşlerle çıkılan yol, doğanın müdahalesiyle sona erer.
“Basının yaklaşımı aceleci ve yüzeysel”
Fırtınanın ardından denizin dibini boylayan heykellerinin izini sürmeyi akıl eden Larsen, altı ay boyunca bir dalgıç ekibiyle birlikte sualtı çekimleri yapmış. Elde edilen görüntüler ve elde kalan heykeller, ‘Düşlerin Sonu’ adlı yerleştirmenin öznelerini oluşturuyor.
SALT Galata’nın en alt katına yayılan yerleştirmenin, ziyaretçilere etkileyici bir deneyim yaşattığını söylemek gerek. Bir nevi sualtına inerek, Larsen’in heykellerinin izini süren ve olan biteni kaydeden ekibin görüş açısını paylaşıyorsunuz. Heykeller, denizin karanlığında ve sessizliğinde oradan oraya sürükleniyor. Sanatçının öngördüğü gibi heykellerin yüzeyinde sualtı organizmaları olmasa da, fırtınanın bıraktığı izler ve yaşanan travmanın etkisi gözlemleniyor.
Göç yollarında hayatını kaybeden insanlara ithafen, anıtsal ve onları her zaman hatırlatmaya yönelik bir iş hazırladığını söyleyen Larsen, basının bu tür olayları, aceleci, yüzeysel ve soğuk bir şekilde verdiğini, göç meselesinin ve buna bağlı olarak gelişen tehlikelerin derinine inmediğini ifade ediyor. Buna karşılık, Larsen’in yaptığı filmler ve ürettiği işlerde her yıl binlerce göçmenin karşı karşıya kaldığı tehlikeli durumlarla ilgili bir hassasiyet seziliyor.
Yaşamını ve çalışmalarını Paris’te sürdüren Nikolaj Bendix Skyum Larsen, İstanbul sanat ortamına yabancı bir isim değil. 2012’de, PİST’teki konuk sanatçı programı dahilinde, Türkiye-Yunanistan sınırında çektiği ilk gösterimi, ‘Mevsim Sonu’ geçen yıl SALT Beyoğlu’nda yapılmıştı. ‘Düşlerin Sonu’ sergisi paralelindeki gösterim programı kapsamında bu film de izlenebilecek. Programda, Larsen’in 2013’te çektiği, Meriç Nehri üzerinden Avrupa’ya kaçak göçmen geçişini inceleyen kısa filmi ‘Meriç’ten Yansımalar’ ve İran ve Afganistan’dan İngiltere’ye göç etmeye çalışan bir grup genç erkeğin yaşadıklarına ve çaresizliğine odaklanan belgeseli ‘Vadedilmiş Topraklar’ da yer alıyor.