BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Erdoğan’ın kutuplaştırma siyasetinin tam zıddı olduğu için çok ciddi ve desteklenmesi şart bir girişim olan helalleşme’nin altının bilinçli biçimde doldurulması, net bir yol haritası haline getirilmesi şart. Aksi halde muhalefet bir daha değil iktidara gelmek, adını bile duyuramaz.

“Türkiye’yi daha daha ilginç kılan bir örnek” demem lazımdı üçüncü olarak, ama diyemiyorum çünkü bu üçüncüsü bir hüzün. Serapa hüzün. Diğer ikisi gibi traji-komik değil, sadece trajik.

CHP’ye gelince, bu konulardaki geçmişi alkışlanası olmaktan çok uzak olduğu halde bu sefer böylesi bir tecavüz tezkeresine hayır demek dirayetini ve vatanseverliğini gösterdi. Gösterdi de, ‘hay gösteremez olsaydı!’ dedirtmekte.

Yel değirmenlerine yapılan bu taarruzun, içeride gittikçe dibe vuran seçim anketlerini yükseltmek için yapılıyor olmasından utanıyorum...Beyaz Saray’a kabul edilmenin mümkün olmayacağı anlaşılınca Biden’la “baş başa” görüşmenin Roma’daki G-20 zirvesine ertelenmesinden utanıyorum... Roma’da Biden’ı gördükten sonra, “Taleplerimiz yerine getirilmeyince biz de Glasgow’a gitmekten vazgeçtik” diyerek, 120 liderin bulunacağı COP26 iklim zirvesine katılmaksızın Türkiye’ye dönmüş olmasından utanıyorum.

Bu metin yayınlanınca, CB Erdoğan istenmeyen adam kararından “vaz geçiyor”. İngilizce bilse bile hemen vaz geçecek çünkü böyle fantastik bir kararın uygulanması kesinlikle im-kan-sız. Atladığı kuyudan çıkmak için derhal bu ipe sarılıyor.

Sırf cehaletten kaynaklansa öpüp başımıza koyalım. Birinci melanet, Türkiye’yi Batı limanına kesin biçimde demir attırdığı için Lozan’ı kötülemek. İkinci ve güncel melanet de milliyetçiliği körükleyerek komşu toprakları işgale zemin hazırlamak. Bu açıdan, M. El Hayyani gibilerin silahlanma içgüdülerinin kabarması çok işlerine yarıyor.

Bizim Yeşilçam’da, Batı’da iyi gişe yapmış filmlerin başarılı senaryolarını alıp kullanıverme alışkanlığı vardır. Yalnız, Stevenson’ın muhafazakar Victoria döneminde yazdığı bu gerçeküstü hikayenin günümüz yerli versiyonunda, senaristlerimizin bazı modernize edici katkılar yapmaları beklenebilir.

2004’te Anayasa Md. 90/5’i getirerek temel hak ve özgürlükler konusundaki uluslararası antlaşmaları Anayasa Md. 90/5’e son bir cümle ekleyerek aynı konudaki ulusal yasalara üstün ilan eden bir partiyi demokrat olduğu sürece desteklemekten daha doğal hiç bişey olamazdı. Aksi halde, Müslümanların asla iyi şeyler yapamayacağına iman etmiş olmak gerekecekti

“Realist çözüm” derken hem Türklerin ve hem Kürtlerin radikal olanlarının tam hoşuna gitmeyecek şeyler söyleyecek olabilirim.

3 Mart 1924’te M. Kemal Paşa laikliğin ilk adımı olarak şeyhülislamlığı kaldırdı ve yerine Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Reisliğini koydu. Fakat genel oy sonucu iktidarın İslamcı bir partiye ve kişiye geçebileceği 1924’te bu düzen kurulurken tabii ki düşünülmemişti.