Evrim teorisine felsefi yaklaşım

Derek Turner’ın ‘Paleonotoloji ve Evrim: Felsefi Bir Yaklaşım’ adlı kitabı, tam da evrim teorisi tartışmalarına bilim felsefesi üzerinden bakarak okuyucuyu, biraz yorucu da olsa, konu üzerinde derinlemesine düşünmeye davet ediyor.

ERGÜN ÖZÜTEMİZ

Bir elinize tümüyle aydınlatılmış bir gerçekliği, diğer elinize de söz konusu gerçekliği anlamaya yarayacak araçları verseler, hangisini seçerdiniz? Tercihiniz ikincisinden yana olacaksa ‘Paleontoloji ve Evrim’ tam size göre bir kitap!

1859’da ‘Türlerin Kökeni’nin yayımlanmasıyla Charles Darwin’in ortaya koyduğu evrim teorisi, günümüze kadar birçok sınavdan geçmiştir. Özellikle 1900’lerin ilk yıllarından itibaren artan bir hızla gelişen moleküler biyoloji ve genetiğin Darwinci teoriyle oluşan modern (sentezci) evrim teorisi, bilim çevrelerinde kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, canlıların oluşumunu ve çeşitlenmesini açıklayan, sınanabilen ve kuşkusuz ‘yanlışlanabilirliğe’ de kapıyı açık bırakan yegane bilimsel görüştür.

Evrim teorisinin, canlılığın oluşumunu-gelişimini en iyi açıklayan ve sürekli doğrulanan bir teori olduğu ne kadar doğruysa, bu temel konuda hemfikir olan bilimcilerin ayrıntılarda, örneğin türleşmenin nasıl meydana geldiği, hangi mekanizmaların evrimi tetiklediği, fosillerin ne kadar açıklayıcı olduğu gibi konularda kıyasıya tartışmaları sürmektedir.

Paleontoloji (fosilbilim ya da öztürkçeciliğe meraklıysanız taşılbilim) bilimi de söz konusu iç tartışmaların sürdüğü bir alandı. İşte Derek Turner’ın ‘Paleonotoloji ve Evrim: Felsefi Bir Yaklaşım’ adlı kitabı, tam da bu konu hakkındaki tartışmalara bilim felsefesi üzerinden bakarak okuyucuyu, biraz yorucu da olsa, konu üzerinde derinlemesine düşünmeye davet ediyor.

Paleontolojide radikal bir yorum: Kesintili Denge

Kitapta, paleontoloji bilimindeki tartışmalardan, özellikle de ‘paleobiyoloji devrimi’nin öncülerinden olan S. J. Gould ve N. Eldredge’in ortaya attığı ‘Kesintili Denge’ modelinden yola çıkılarak inceleme yapılıyor.

Gould ve N. Eldredge’in ‘Soyiçi Tedriciliğe Bir Alternatif: Türleşme ve Kesintili Denge’ adlı radikal makalesi 1972’de yayımlandı. Radikal diyoruz, çünkü önerilen evrimleşme modeli klasik Darwinci modelin neredeyse tamamen zıddıydı. Klasik modele göre türler -doğal seçilim, genetik sürüklenme, mutasyon, göç, coğrafi yalıtım gibi mekanizmalarla- tedrici olarak, yani yavaş yavaş başka türlere dönüşür. Bu, yüz binlerce, milyonlarca yıl boyunca bir değişimin olması, bu süre içinde değişen çevre koşullarına uygun olan ve kendi aralarında birçok farklılıklar bulunan aynı türe ait bireylerin hayatta kalmayı başarabilmesi yoluyla türlerin yeni türlere dönüşmesidir.

Tedrici evrim modelinde fosillerle ilgili temel beklenti, tüm geçiş formlarına ilişkin fosiller bulunması gerektiğidir. Bu nedenle Darwin’den bugüne kadar bitip tükenmeyen bir “geçiş formları” tartışması vardır. Bir yandan ‘Archeopteryx’ (1860) gibi hem sürüngen hem de kuş özelliği gösteren canlılara ya da ‘Tiktaalik’ (2006) gibi sudan karaya geçiş özellikleri gösteren canlılara ait fosillerin bulunmasıyla puzzle’ın tamamlanmak üzere olduğu iddia edilirken öte yandan Kesintili Denge modeli, bize, bu geçiş fosili arayışının anlamsız ve gereksiz olduğunu dile getiren bambaşka bir model sunar.

‘Kesintili Denge’ modelinin ne ifade ettiğini anlatmak için Turner, ‘Gestalt Kayması’ görüşüne başvurur. Turner’a göre, Gestalt Kayması, Kesintili Denge’nin kalbidir. Bu görüş özetle, “ne gördüğümüz, nereden ve nasıl baktığımıza göre değişir” anlamına gelir; yani bulunamayan fosillere ilişkin tartışmalarda Gould ve Eldregde başka bir soru sorarlar: “Fosillerin eksik olması” durumunun kendisi bize başka bir şey anlatıyor olamaz mı? Söz konusu eksiklikler de birtakım bilgiler içeriyor olabilir. Belki de o fosiller yok, yani hiç oluşmadı. Türleşme tedricen olmak zorunda mı? Ya sıçramalı bir şekilde türleşme gerçekleşmişse?

Radikal bir görüş

Kesintili Denge modeline göre, geçiş formlarının eksikliği diye bir durum söz konusu değildir. Bu evrimin ‘tedrici’ şekilde gerçekleştiğini düşünenlerin yaşadığı bir yanılsamadır. Buna göre evrim, çok az değişimin yaşandığı bir denge dönemin ardından, çok kısa bir sürede (kuşkusuz jeolojik anlamda; örneğin, jeolojide 1 milyon yıl kısa bir süre anlamına gelebilir) kladogenetik (ikiye dallanma şeklinde) türleşmeler yaşanmış da olabilir. Hemen anlaşılabileceği üzere Kesintili Denge, evrimin temposuna ilişkin radikal bir görüştür. Özellikle de ana popülasyondan tecrit olan küçük gruplar, büyük gruba göre daha hızlı evrim geçirmiş olabilir. Bu bağlamda Ernst Mayr’ın geliştirdiği ‘ayrıyurtlu türleşme’ anlayışı Kesintili Denge modeli için yol açıcı olmuştur.

Son olarak kitapta birçok kavram, terim, karşıt ya da ilişkili öbekler bulmak mümkün. Bu, konuya ilişkin ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler için bulunmaz bir kaynak işlevi görüyor. Yazımızı, meraklısı için bunların bir kısmını sıralayarak bitirelim: biyolojik tür kavramı, olumsallık-yakınsama, moleküler saat, Nemesis davası, mikroevrim-makroevrim, bilim-din ilişkisi vb.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ